Kuran'da Faiz Haram Mı?


Kanuni Sultan Süleyman döneminde para vakıflarının uyguladığı faizin haram olduğu düşüncesi ilim sınıfı tarafından gündeme getirilince dönemin şeyhülislamı Ebussuud Efendi faizin riba olmadığını, eğer faiz yasaklanırsa ekonominin darlığa düşeceğini ve bunun en çok “alt kesimi” dara düşüreceğini belirtmiş; kendisine yöneltilen “bir kişi rıbh ödüncün faizidir, İslâm’da ödünç karşılığı alınan faiz haramdır, dise ana nesne lâzım olur mu?” sorusuna ise “muamele-i sahiha olıcak haram dimemek gerek” diye yanıt vermiştir. Bu tartışma Kanuni’nin ilgisini çekmiş ve alimleri bir araya getirtip bu konuyu tartıştırmıştır. Tartışmanın sonunda faiz ile yapılan işlemlerin bir süre durdurulmasına ve ekonominin gerçekten darlığa girip-girmeyeceğinin tespit edilmesine karar verilmiştir. Bir süre faizsiz sistem test edildikten sonra Ebussuud Efendi’nin görüşü kabul görmüş ve Osmanlı’da faiz yasal bir işlem olarak kabul edilmiştir. Ebusuud Efendi dönemindeki diğer alimler de onun görüşüne katılmış, faizin haram olduğu düşüncesini savunanlar taraftar bulamamıştır. Kanuniyle birlikte yasal olan faizli işlemler Osmanlı’nın son dönemine kadar devam etmiş ve Osmanlı ekonomisinin önemli bir bölümünü oluşturmuştur. [1]

-------------------------------------

 

Kuran meallerinde “riba” kelimesine anlamı son derece daraltacak bir şekilde “faiz” anlamı verilirken Ebussuud Efendi Kuran’da geçen riba kavramının faizi kapsamadığını, faizin bir riba çeşidi olmadığını söylemiştir. Yani “riba kavramı aslında birçok olayı ve zararlı durumu kapsarken günümüzde bunlar görmezden gelinerek sadece faiz ve türevleri şeytanlaştırılma yoluna gidilmiştir” demek mümkündür. Peki bu konu neden önemli? Çünkü faizin haram olarak görülmesi Ebusuud Efendi’nin de vurguladığı gibi en çok alt kesimi zarara uğratmaktadır. Faiz (aşağıda örneklerini de vereceğim gibi) fakirleri daha fakir zenginleri daha zengin yapan bir uygulama değil en çok fakirlerin mali durumunu düzelten bir uygulamadır. Faiz yasaklansa dahi zenginler eskisi gibi her türlü ihtiyaçlarını tek seferde karşılayabilirken maddi durumu kötü olan insanlar neredeyse hiçbir şey alamaz hale geleceklerdir.

 

Örneğin yeni evli bir çift bir koltuk takımını 100.000 TL’ye almak istiyor diyelim. Ancak bunu yaparken hiçbir kredi kullanmayacaklar. Bu koşul altında bir asgari ücretlinin bu takımı alabilmesi için beş aylık maaşını hiç harcamadan biriktirmesi gerekecektir. Türkiye şartlarını görmezden gelip bu asgari ücretli kişinin her ay köşeye 2.000 TL koyduğunu varsaysak bile sadece bir takımı almak için yaklaşık dört sene para biriktirmeleri gerekecektir (bu dört sene içerisinde bu çiftin haram olduğu düşüncesiyle paralarını bankaya yatırmadıkları için yüksek enflasyon sebebiyle paralarının pul olacağı gerçeğine hiç girmiyorum). Halbuki bu çift, kredi yoluyla bankadan 100.000 TL çekebilir ve bunu uzun vadeler halinde ödeyerek ihtiyacı olan koltuk takımına o gün sahip olabilirdi. Zenginler içinse hiçbir şey fark etmiyor. Maddi durumu iyi kimseler istedikleri koltuk takımını tek seferde peşin alabilecek güce sahip.

 

Bu hatalı faiz ve riba algısı sadece alt kesime değil, ülkemize ve diğer İslam devletlerine de ekonomik açıdan büyük zarar vermektedir. Örneğin 2018’de insanların yıllarca zar-zor biriktirip köşeye koydukları ve haram olduğunu düşündükleri için bankaya yatıramadıkları paralar birkaç gün içinde yüzde 25 değer kaybetmişti. Bu yüzden bu konuyu açıklamayı önemli görüyorum zira birçok kişinin birikimi bu anlayış yüzünden neredeyse hiç olma noktasına geldi ve böyle giderse gelmeye de devam edecek. Ayrıca Türkiye özelinden çıktığımızda Müslümanların sahip olduğu hatalı faiz anlayışının global çapta çoğunluğu İslam olan toplumların maddi olarak geri kalmasına neden olduğu da görülmektedir. [2]

---------------------------

 

Faiz Nedir? Düşünelim:


İki sene önce 5.000.000 TL’ye bir konut satın aldınız ve konutu 25.000 TL’den kiraya verdiniz diyelim. Peki, aynı evi on sene sonra yine 25.000 TL’den kiraya verir misiniz? Ya da 5.000.000 TL’ye aldığınız o evi 10 sene sonra yine aynı değerden mi satarsınız? Yoksa enflasyon farkını ekleyip 30.000 TL’den kiraya verip 6.000.000 TL’den mi satarsınız? Ya da 10.000.000 TL’ye bir dükkan satın aldınız diyelim. Burayı bir kişiye işletmesi için teslim ettiğinizde teslim ettiğiniz kişiden her ay belli bir miktar para istemez misiniz?


İşte faiz de böyle. Bankaya 5.000.000 TL yatırırsanız banka o parayı işletir ve size de her vadede belli bir miktar para verir. Buna “haram” diyeceksek şayet 10.000.000 TL’ye satın aldığımız işletmeyi neden direkt devretmiyoruz da her ay kira istiyoruz? Çünkü “bizim” malımız üzerinden bir gelir elde ediyor, değil mi? Aynı şekilde bankaya 5.000.000 TL yatırdığımızda “bizim” paramızı kullanma bedeli olarak bize bir miktar gelir veriyor.  


Yani aslında banka bize “yukardaki örneklerle tamamen aynı mantık ile” paramızın kirasını ödüyor. Bunda fakirleri daha fakir yapan, insanların hayatını karartan durum nedir? Banka faizi fakir insanlara zarar mı veriyor yoksa insanları refaha mı kavuşturuyor? İşte, Ebusuud Efendi’nin de bahsettiği gibi Kuran bu ticareti yani faizi değil, haksız kazancı yani ribayı yasaklıyor. Peki, ticaret ile haksız kazanç arasında nasıl bir fark vardır? Birkaç örnek üzerinden gidelim:

---------------------------

 

Örnek 1:

 

+ Merhaba Mahmud Bey, kızım hasta, tedavi ücretlerini ödeyecek kadar param yok. Acaba bana “X” kadar para verir misiniz?

- Olur. Ama bir sene sonra, aldığın paranın yüzde 50’si kadar fazla ödersin. Para veriyorsam ben de bundan karlı çıkmalıyım.

+ Napayım... kabul etmek zorundayım, yapacak başka hiçbir şeyim yok. Yoksa kızım tedavi olamayacak.

 

Örnek 2:

 

+ Merhaba Mahmud Bey, bankaya çok fazla borcum olduğu için kredi vermediler size gelmek zorunda kaldım. Acil ödemem gereken borçlar var, “X” kadar nakit para verir misin?

- Olur. Ama bir sene sonra iki katı kadar geri ödersin ve geciktirdiğin her ay için borcun yüzde 10 artar.

+ Of... yapacak hiçbir şeyim yok. Kabul etmezsem banka yakama yapışacak ve evime haciz gelecek, ailem dağılacak.

 

Örnek 3:

 

+ Merhaba Mahmud, sevgilimle “X” konserine gitmeyi çok istiyoruz, eğer sen gitmiyorsan veya elinde fazladan bilet varsa bana iki bilet satar mısın?

- Olur. Ama bilet başına beş kat fazla para ödersin. Kabul ediyorsan al. Yoksa başkasına satarım.

+ Hmm... yapacak bir şey yok. Kıza söz verdim bir kere, almak zorundayım. Bu sefer de böyle olsun.

---------------------------

 

Örnek 4:

 

+ Merhaba Mahmud Bey, ben fabrika kurmak ve üretim yapmak istiyorum. Bunun için bana 100.000 TL verir misiniz?

- Olur, ama enflasyon ve kar payını da dahil etmem gerek. Bana bir yıl sonra 125.000 TL olarak geri ödemeyi kabul edersen hemen verebilirim.

+ Harika! Ben bu işten 200.000 TL kar etmeyi planlıyorum. 125.000 TL iyi bir fiyat. Anlaştık.

 

Örnek 5:

 

+ Merhaba Mahmud Bey, yazılım yapmak için bilgisayar almak istiyorum ama bu kadar toplu param yok. Uzun süre beklemek istemiyorum, bana para verir misiniz?

- Olur, ama enflasyon ve kar payı da isterim. Her ay bana “X” TL ödemeyi kabul edersen, hemen parayı verebilirim.

+ Harika! Benim için çok uygun. Eğer parayı vermeseydiniz bu bilgisayarı almam için iki sene para biriktirmem gerecekti ama şimdi hemen alıp verdiğim paranın fazlasını kısa süre içinde kazanabilirim, teşekkür ederim!

 

Örnek 6:

 

+ Merhaba Mahmud Bey, eşimle beğendiğimiz bir evi satın almak istiyoruz ama bu kadar uzun süre beklemek istemiyoruz ve o kadar birikmiş paramız yok, bize borç para verir misiniz?

- Olur, ayda “X” TL olarak, 120 ay boyunca bana ödeme yapacağınıza söz verirseniz, bu parayı veririm.

+ Harika! Söz veriyoruz. Gördün mü Nezihe hayal ettiğimiz evi senelerce beklemeden her ay makul bir fiyat ödeyerek alacağız!

---------------------------

 

Görüldüğü üzere ticarette iki taraf da mutlu ve karlı çıkarken, haksız kazançta bir taraf kar elde etmekte diğer taraf sıkıntı ve zorluk içinde bırakılmaktadır. Yani riba olayında; birinin zor durumundan faydalanarak kar elde etmek, kandırmak, zora sokmak... varken, faizin belli türlerinde “zenginlik ve huzur” vardır. Eğer faiz olmasaydı kimse birbirine borç para vermezdi. Neden versin ki? Enflasyon diye bir şey varken, bir sene sonra zarara gireceğim bir parayı neden verelim?

 

+ Abi, bana 1.000.000 TL verir misin, apartman dikeceğiz.

- Olur, ama 1.500.000 olarak geri isterim.

+ Olmaz abi, faiz haram. 1.000.000 TL olarak geri öderim.

- O zaman niye paramı vereyim aslanım, sen o parayı bana geri ödediğinde yüzde 50 enflasyon olacak. Kendim dikerim daha iyi.

 

Görüldüğü üzere faiz olmasaydı oturduğumuz apartmanları bile dikemezdik. Kimse buna gönüllü olmazdı. İnsanlar zarar edeceklerini bile bile neden sizinle uzun sürecek bir iş yapsınlar ki? Birine yüz koyun borç verseniz, beş sene sonra koyun bolluğu yaşandığında yine yüz koyun mu istersiniz? Yoksa eş değerini mi istersiniz? Faizli işlemler olmasa “alt kesim” nasıl hayatı yakalayacak? Nasıl hayatını kuracak? Bu nedenle riba ile faizi birbirinden ayırt etmemiz şart. Buna cevap olarak “ekonomiyi faiz ile değil zekat ile döndüreceğiz” dense de zekat hiçbir şeyi çözemez. Markete girip peynir almak ile zekat vermek arasında ekonomik olarak hiçbir fark yoktur. Zekat ekonomiyi iyileştirmez, sadece bizim kalbimizi temizler. Ayrıca faizli işlemler çok hacimlidir, kırkta bir ile hiçbir talep karşılanamaz. Birkaç kişi fakir olmayacak düşüncesiyle tüm toplumu fakirlikte eşitlemektir bu yapılan şey. Herkes fakirlikte eşitlenince fakirlik ortadan kalkmayacaktır. Eğer alt kesimi düşünüyorsak ve “daha iyi” yaşamalarını istiyorsak faizli işlemleri eleştirmeyi bırakıp aksine savunmalıyız. Bizim karşı çıkmamız gereken şey ribadır, riba ve adaletsizlikler en çok alt kesimin ekonomik durumunu bozmakta ve onları fakirliğe mahkum etmektedir.

---------------------------

 

1-) Tefecilik, haciz yoluyla ucuzdan mal toplamak, bir malı değerinin 5-10 katı üstünde satmak, birinin zor durumundan faydalanıp ondan kar elde etmek... ribadır.

 

2-) Ticarette enflasyon farkı + faiz alınabilir. Bu haksız kazanç değil, ticarettir. Ancak zor durumdaki biri borç istediyse sadece enflasyon farkını isteyebiliriz. Ancak Kuran bunu da tavsiye etmez, bağışlamak daha uygundur.

 

3-) Her şey riba olabilir. Bunu tespit etmek bize kalıyor. Her durum ve koşul farklı olabilir. Bizim kendimize sormamız gereken şudur: Ben gerçekten hak ettiğim bir parayı mı kazanıyorum?

 

2.275 Haksız kazanç ile para yiyenler, şeytanın çarptığı kimse gibi ayağa kalkarlar. Bu, onların, “riba, ticaret gibidir” demelerinden ötürüdür. Halbuki Allah ticareti helal, haksız kazancı ise haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de vazgeçerse, geçmişte kazandıklarını tutabilir; işi de Allah’a kalmıştır. Devam edenler ise cehennem halkıdır ve orada sürekli kalırlar.

---------------------------


Kaynaklar:


[1] https://www.academia.edu/40192934/%C4%B0brahim_%C3%87oban_Osmanl%C4%B1da_Faiz

[2] https://www.mahfiegilmez.com/2019/11/faizin-dogusu-ve-yasaklanmasnn-oykusu.html

Yorumlar

  1. Merhaba Mahmut Sami, yazını okudum, beğendim aklıma yattı. Başka bir konu için yorum yapıyorum. Kuran'da tasavvur edilen mekanla şimdi bilinen Arap coğrafyası sence aynı mı?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

19 Sistemi Nedir? - Eleştiriler ve Cevaplar

Sudur Teorisinin Gelişimi