Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Döneminde Öğretmen Maaşları ve Eğitim Oranları
1911’de resmi ve modern müfredatlı okul sayısı 13.212’dir. Bu okullarda eğitim veren öğretmen sayısı 28.253’tür. Bu öğretmenlerin 3.619’uysa kadındır. İstanbul’da 2.000 taşra vilayetleri ile toplam 5.000’den fazla karma okul bulunmaktadır. Taşra vilayetlerinde okula giden çocuk sayısı 511.847’dir. Bu çocukların 363.953’ü erkek, 133.791’i ise kızdır. İstanbul'da ise 127.992 öğrenci eğitim görmektedir. Yani 1911'de resmi devlet okullarına giden çocuk sayısı 639.836’dır. Bu 13.212 okulun 3.245’i gayrimüslimlere ait olmasına rağmen bu okullarda yüzde 30 Müslüman çocuk oranı mevcuttur. Yani, 1911’de resmi-devlet okullarında okuyan Müslüman çocuk sayısı yaklaşık 500.000’dir ve bu okullara devlet tarafından yıllık 68.447.487 kuruş harcanmaktadır. [1]
Osmanlı’da 1914’te üçüncü seviyede bir ilkokul öğretmenin aldığı maaş ortalama 600 kuruş olup 1.500 kuruşa kadar maaş alabildikleri görünmektedir. [2] Peki bu maaş ile neler alınabiliyor? 1914’te, öğretmen maaşıyla: 410 kilo ekmek, 256 kilo pirinç, 256 kilo makarna, 769 kilo patates, 192 kilo kuru fasulye, 64 kilo kaşar peynir, 103 kilo koyun eti, 1200 kilo yumurta, 256 kilo şeker, 64 kilo kahve, 96 kilo zeytinyağı, 1578 kilo soğan, 77 kilo sadeyağ alınabiliyor. [3]
---------------------------------
1927-1928 eğitim öğretim yılında resmi okul sayısı 6.043’tür. Bu okullarda eğitim veren öğretmen sayısı 15.184’tür. Bu öğretmenlerin 4.246’sıysa kadındır. Ülke genelinde 1927’de okula giden çocuk sayısı ise 461.985’tir. Bu çocukların 325.695’i erkek, 133.969 ise kızdır. [4] Eğitime ise yıllık 6.159.000 lira harcanmaktadır. [5] 1927-1928 öğretim yıllarında ilkokul öğretmen maaşı 15 liradır. [6] Peki bu maaş ile neler alınabiliyor? 1927’de öğretmen maaşı ile: 97 kilo ekmek, 34 kilo pirinç, 34 kilo makarna, 120 kilo patates, 38 kilo kuru fasuyle, 8 kilo kaşar peynir, 16 kilo koyun eti, 250 kilo yumurta, 33 kilo şeker, 8 kilo kahve, 16 kilo zeytinyağı, 148 kilo soğan, 9 kilo sadeyağ, alınabildiği görülmektedir. [3]
Fakat elbette savaştan yeni çıkmış bir devlette alım gücü kıyaslaması yapmak adil olmayacaktır. Bu nedenle Atatürk’ün vefat ettiği yıl olan 1938’deki verilere bakmak daha uygun olacaktır. 1938’de öğretmen sayısı 20.564 ve resmi olarak üçüncü seviye öğretmen maaşı 50 TL, yüksek öğretim görmüş öğretmen maaşı 60 TL’dir. Ancak bu maaşın ödenmediği 1947’de dahi yüksek öğretim görmüş bir öğretmenin 30 TL maaş aldığı ve bu durumun 1954’te dahi devam ettiği Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanmıştır. Raporda ilkokul öğretmen maaşlarının 20 TL’den başladığı tespit edilmiştir. [7] Yani 1938’de, öğretmen maaşı ile: 200 kilo ekmek, 72 kilo pirinç, 69 kilo makarna, 235 kilo patates, 105 kilo kuru fasulye, 40 kilo koyun eti, 1.142 yumurta, 66 kilo şeker, 14 kilo kahve, 40 kilo zeytinyağı, 290 kilo kuru soğan, 21 kilo sadeyağ, alınabilmektedir. [3]
Ayrıca bu konuda yabancı kaynaklara bakmanın da faydalı olacağını düşünüyorum. 1930’larda Alman ve Amerikan raporlarında öğretmelerin maaşlarının ödenmediği, açlık ve sefalet içinde oldukları, böyle bir ülkede eğitim olamayacağı belirtilmiştir. [8] [9] Mahmut Makal’ın Bizim Köy romanında da görüldüğü gibi 1950’ye kadarki ülkenin hali hiç iç açıcı değildir. [10]
---------------------------------
Okul sayısı 1924’te 4.894, 1930’da 6.598 iken 1938’de 6.700’e; öğrenim gören çocuk sayısı 1924’te 342.000, 1930’da 489.299 iken 1938’de 764.691’e; öğretmen sayısı 1924’te 10.238, 1930’da 16.318 iken 1938’de 15.775’e yükselmiştir. [11] Ancak bu veriler tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü öğrenim yaşı gelen çocuk sayısında önemli bir artış olmuştur:
Mevcut ilk okul sayısı: 4.894. (1924)
Öğrenci sayısı: 342.000.
Okul çağına gelen çocuk sayısı: 1.350.000.
Okula gitme oranı: %25.
Mevcut ilk okul sayısı: 6.589. (1930)
Öğrenci sayısı: 489.000.
Okul çağına gelen çocuk sayısı: 1.528.000.
Okula gitme oranı: %32.
Mevcut ilk okul sayısı: 6.700. (1938)
Öğrenci sayısı: 765.000.
Okul çağına gelen çocuk sayısı: 2.334.000.
Okula gitme oranı: %32,7. [12]
---------------------------------
Sonuç olarak:
1-) Osmanlı’da bir öğretmenin aldığı maaşın alım gücüne karşın Cumhuriyet dönemi bir öğretmenin aldığı maaşın alım gücü arasında önemli bir fark vardır. Bu sorun sadece 1920’li yıllarda yaşanmamış 1950’lili yılların sonlarına kadar devam etmiştir. Yabancı devletlerin Türkiye’deki öğretmenlerin durumu hakkındaki raporu ise bu gerçeği açıkça ortaya koymuştur. Öğretmenler sefalet ve borç içindedir.
2-) 1924-1930 arasında eğitim alan çocuk oranı, %25'ten %32 seviyelerine yükselmiştir. Ancak bu artışın temel sebebi savaş sonrası toparlanma ve kapanan okulların tekrar açılmasıdır. 1938’e kadar geçen süre zarfında 713 yeni okul açılmıştır, böylece okul sayısında %11,9’luk bir artış meydana gelmiştir. Bu artış, yıllık %0,9 hızında bir okullaşma anlamına gelmektedir. 1920’lerden itibaren çocuk sayısındaki belirgin artışa karşın Atatürk dönemindeki eğitim yatırımlarının yetersiz kaldığı görülmektedir.
3-) Okula giden çocuk oranının azalmasının yanı sıra Tevhid-i Tedrisat Kanunu sonrası medresede okuyan ve istatistiklere dahil edilmeyen çocukların da eğitimden tamamen mahrum bırakıldığı düşünülürse kaybın derecesinin hesaplanması zorlaşacaktır. Medreseleri kapatıp o açığı yeni devlet okulları ile dolduramamak en azından bir medrese eğitimi alan çocuk için sıfır eğitim anlamına gelecektir.
4-) 1911’de eğitime 68.447.487 kuruş harcanırken bu sayı 1927’de 6.159.000 lira olmuştur. 1920-23 arası savaşlardan kaynaklı %1400 oranında hiperenflasyon olduğu düşünülürse Osmanlı'nın eğitime harcadığı miktar 10.266.705 lira edecektir. 1911’deki okula giden çocuk sayısı 1927’teki sayı ile karşılaştırılır ise öğrenci başına harcanan paranın da azaldığı görülecektir.
5-) 1927-1928 öğretim yıllarında kadın öğretmen oranında artış olmuş, 1911’de %15 olan kadın öğretmen oranı 1927’de %30 civarına yükselmiştir. Ancak bunun ne kadarı Cumhuriyet ile ne kadarı Osmanlı'nın son döneminde eğitim almış küçük kız çocuklarının büyümesiyle alakalıdır, tartışılabilir.
Tüm bu veriler bize gösteriyor ki yaygın propagandanın aksine Osmanlı dönemindeki eğitim oranı ve kalitesi Tek Partili sistemin son yıllarına kadarki süreçten daha iyi durumdadır. Ayrıca öğretmenlerin refah seviyesi de bir o kadar iyidir. Atatürk’ün hayatta olduğu yıllarda eğitimde gözle görülür bir artış olmamıştır. Gözle görülür bir artış ancak 1945’li yıllardan sonra yaşanmıştır.
---------------------------------
Kaynaklar:
[5]
https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/tutanak/mm__/d04/c024/b051/mm__040240510575.pdf
[6] "Maarif", Hâkimiyet-i Milliye, 27 Haziran
1929, sayfa 8.
[10]
https://www.pdfdrive2.com/bizim-k%C3%B6y-e184773471.html
[11] https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/ataturk-doneminde-egitim-ogretim/
[12] Sevan Nişanyan, Yanlış Cumhuriyet, Soru 25: Tek Parti
rejimi, ilk ve orta eğitim alanında bir atılım sağlanmış mıdır?
Yorumlar
Yorum Gönder