Kibarlık ve Kibarlık Budalalığı


Kibarlık ve kibarlık budalalığı günümüzde birbirine çok karıştırılan iki kavramdır. Dışarıdan detaylı olmayan bir gözlemle bakıldığında “kibarlık göstergelerine” uyan insanların birçoğunun derinlemesine incelendiğinde son derece bencil insanlar olduğu görülmektedir. Bu, narsist erkeklerin bazı kadınlarca “ilgili” olarak algılanmasına benzetilebilir. Her nasıl ki narsist bir erkeğin verdiği ilgi gereğinden fazla olduğu için zararlıysa kibarlık budalalığına sahip kişilerin kibarlığı da aynı ölçüde zararlıdır. Ayrıca bu kavram kendi amacının dışarısında farklı bir amaç doğrultusunda kullanılmaya başlanmıştır. 

Peki, kibar bir kişi nasıl tarif edilmelidir? Buna dair pek çok tanım yapılabilir ancak “çevresinin tepkilerine duyarlı” şeklinde bir tanım yapılması bence en uygunudur. Örneğin, amfide ders bittikten sonra sırasından sakince kalkan ve oturduğu sıranın hızlı bir şekilde çarparak ses çıkartmasını engelleyen bir kişi kibar bir davranışta bulunmuş olacaktır. Bunun yanı sıra derse ders ortasında girildiğinde veya ders ortasında çıkıldığında mümkün olan en kısa yolu göz ederek giriş-çıkış yapmak, yumuşak adımlarla ses çıkartmayarak iş görmek de bir kibarlık örneğidir. Ya da okul grubunda iki kişi arasında yapılan bir tartışmaya üçüncü şahıs olarak dahil olmaya çalışmamak da bir kibarlık örneğidir. Tabii tüm bu davranışlar “dikkat çekmemek” için değil “insanları rahatsız etmemek” için yapılıyorsa kibarlık tanımınca geçerlidir. Bu örnekler okul dışından olacak şekilde de çoğaltılabilir, bu sıralar okul hayatımın önemli bir kısmını oluşturduğu için buradan örnek vermeyi uygun gördüm. 

Kibarlık budalaları ise bu saydığımız “kibarlık” davranışlarından bazılarını gösterebilir zira çoğu kibarlık budalası “pasif-agresif” karaktere sahiptir. Dikkat çekmemek için sessizliklerini korurlar ancak çevrelerinin tepkilerine karşı duyarlı değildirler. Bu kişiler belli bir kalabalık olduklarında çok rahat bir şekilde kibarlıktan uzak davranışlar sergilerler. Bunu da genellikle “kibarlık” argümanları üzerinden temellendirirler. Ancak kendilerini tek veya güçsüz hissettikleri durumlarda karşılarındaki kişiye karşı gereksiz bir saygı içerisindedirler. Ters bir tepki almaktan, toplumda değersizleşmekten son derece korkarlar zira kendilerine dair bir güvenleri yoktur. Bu güvensizlik üstlerine karşı yalakalık yapmaya doğru evrilir. Toplumda yer edinebilmek için toplumun “linç” ettiği veya “linç edilme potansiyeli taşıyan” kişilerine sert çıkışlarda bulunurlar. Burada genellikle hiçbir etik veya ideolojik kaygıları yoktur. Bu kişiler çağ değişip belli bir konudaki genel kabul tersine döndüğünde eskiden hararetle savundukları görüşün tam tersi görüşü rahatlıkla benimseyebilirler. Savundukları fikirler tamamen o çağın, o ortamın havasına uygun şekilde şekillenmiştir. 

Kibar kişiler ise belli bir etik ve ideolojik tavır içerisindedirler. İnsanlarla olan iletişimleri ve yaklaşımları “ortak iyiye” uygun şekildedir. Toplumda “ortak iyiye uygun olmayan” bir davranış gördüklerinde bunun üzerinde dururlar ve karşılarında kim olursa olsun belli bir tepki ortaya koyarlar. Eğer toplumdaki bir kişi görevini yerine getirmiyor veya getiremiyorsa o kişiye dair eleştiriler üretebilirler. Bunu yaparken de kendilerine karşı hiçbir güven sorunu hissetmedikleri için “çarpıcı” şekilde yaparlar ki gerçekten birilerinin kulağına bu eleştiriler ulaşsın ve durum çözümlensin. Ancak bu kişiler, kibarlık budalası kişiler tarafından yoğun bir eleştiriye maruz kalırlar zira bu kişiler belli bir güç odağının yanında kendilerini değerli hissederler ve bir kişinin bu güç odağını eleştirip yukarıya doğru çıkmasından son derece rahatsız olurlar. Böylece ortaya milli, dini, kültürel argümanlar atarak kişiyi karalama ve eleştirisini geçersiz gösterme yoluna giderler. Yani var olan bir sorunun üstünü kapatmaya çalışırlar. Alttan girerler, üstten çıkarlar ve sonunda linç ettikleri kişiyi kendi ortamlarından tamamen soyutlarlar. İnsanlar da -iyi veya kötü fark etmez- övgüyü çok sevdiklerinden bu yalaka kişileri çevrelerinde tutmaktan hoşlanırlar, hele ki belli bir etik seviyesine sahip değillerse. Bu zamanla bir zincir halini alır, tüm üst mevkileri yalakalar, kibarlık budalaları doldurur. Dışarından bakıldığında son derece klas, kültürlü izlenimi veren bu insanlarla yaşanılan ilk problemde o çirkin, ahlaksız yüzlerini görünür. Bu sistemi izlemeyen kişilerin çok az bir kısmı hak ettikleri mevkilere gelebilirler.

Dolayısıyla günümüz toplumlarının en temel sorunlarından birisi kibarlık ile kibarlık budalalığı arasındaki farkın tam olarak anlaşılmaması ve gerçekten kibar olan kişilerin kibarlık budalalarının “kibarlık” yaygaralarına kurban gitmesidir. Kibarlık budalaları yüzünden hiçbir sorun kendi içerisinde çözümlememekte ve “o kadın, şu masum hayvan, bu dini değerimiz, şu milli…” şeklinde hamaset dolu argümanlarla konuşulması gereken konular gündem dışarısına itilmektedir. Kibarlık üstüne karşı sessiz kalmak değil; herkese karşı eşit tavırda olmak, haksızlık veya bir hata varsa bunu yüksek bir dille belirtmektir. Kibarlık altındaki kişilere karşı hiçbir sorumluluk duygusunda bulunmamak ve üstündeki kişiyi eleştirilemeyecek hale getirmek veya bunu yapan kişileri linçe tabii tutmak değildir. Bu kibarlık budalalığıdır, “ortak iyinin” veya “hakikatin” önündeki en büyük engeldir.

Görünüşte değil; kalpte, davranışta, ideolojik ve etik anlayışında kibar olmak dileğiyle…    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

19 Sistemi Nedir? - Eleştiriler ve Cevaplar

Sudur Teorisinin Gelişimi

Kuran'da Faiz Haram Mı?