Maliye Nazırı Cavid Bey
Cavid Bey Batı ülkelerinin
“Türkiye’de rakamlardan anlayan tek adam” diye bahsettiği İttihat ve
Terakki’nin maliye nazırıdır. [1] Birinci Dünya Harbi’nin kaybedilmesinden
sonra diğer İttihatçı arkadaşlarıyla beraber yargılanmıştır. Mustafa Kemal’e
düzenlenen İzmir suikast girişimine iştirak ettiği gerekçesiyle İstiklal
Mahkemelerince idam edilmiştir. Oysa Cavid Bey’in ne İzmir suikastiyle ne de
Birinci Dünya Harbi’ne girmemizle bir alakası vardır. Suikast girişimine
katıldığı münasebetiyle olağanüstü hâl mahkemesine çıkarılmıştır. Mahkeme
başkanlığını -hukukçu olmamasına rağmen- Ali Çetinkaya yapmıştır. O sormuş,
Cavid Bey cevap vermiştir:
-----------------------------------
- İkinci seçimin yapılacağı
sırada evinizde yapılan toplantılarda İttihatçılarla ne konuştunuz?
+ Kara Kemal Bey, Mustafa Kemal
Paşa ile görüşmüş. Paşa hazretleri, İttihatçıların ne yapacaklarını sormuş. O
da bu konuda bir şey söyleyemeyeceğini, arkadaşlarıyla görüşmesi gerektiğini,
ancak o zaman cevap verebileceğini söylemiş.
- Sonra?
+ Bunun üzerine sırf Gazi
Paşa’nın arzusunu yerine getirerek bekledikleri cevabı verebilmek için
toplanıldı.
- Nerede toplanıldı?
+ Benim evimde.
- Tespit edelim: Nasıl
toplandınız? Kimler vardı? Neler konuştunuz? Kaç toplantı yaptınız?
+ İki defa toplanıldı. Bu
toplantılarda Kara Kemal’in Gazi Paşa ile görüşmesi konuşuldu. İttihatçılar
olarak seçimlere girip girmeme konusu geçti. Bunu Gazi Paşa’ya arz edecektik.
“Gönlü olmayanlar emrinizdedir” diyecektik.
- Başka ne görüştünüz?
+ Parti programını.
- Evinizde toplantılar yaparak
komite halinde mi çalıştınız?
+ Bir defa İttihatçıları toplayan
ben değilim. Kara Kemal çağırdı. Ben de kapımı yüzlerine kapatamazdım.
- Neden sizin evde toplanıldı?
+ Daha rahat, daha sakin.
- Yani gizlice bir komite!
+ Ne münasebet, herkesin gözü
önündeki bir ev.
- Şükrü, Kara Kemal, Canbulat bir
yol tutturuyorlar. Parti için faaliyete geçiyorlar ve siz haberdar
olmuyorsunuz?
+ Beyefendi, haberdarım. Fakat
işte o kadar. Katiyyen alakadar değildim.
- Ama Kara Kemal Bey ile sık sık
görüşüyordunuz.
+ Bundan ne çıkar? Eski bir dost.
Evime gelir, onun gibi konuştuğumuz başka dostlarım da var.
- Cavid Bey... şunu iyi bilin ki
İstiklal Mahkemesi şahsi kanaatlerine göre hüküm verir. Sizin bu ifadeleriniz
şahsımızı ikna etmemiştir.
-----------------------------------
İstiklal Mahkemesi Başkanı Ali Bey niyetini henüz mahkeme başında belli etmiştir. İstiklal Mahkemesi kanıtlara göre değil, şahsi kanaata dayanarak hüküm verecektir. Cavid Bey, kendisine isnat edilen suçu öğrendiği gün karısına şu mektubu yazmıştır: “Bütün kanıt, Kara Kemal Bey’in arkadaşı olmamdan ibaret kalıyordu. Pamuk ipliğinden daha ince olan bu delil ile 20. asırda olağanüstü bir mahkeme tarafından mahkûm edilişimi aklım almıyor. Ben en müthiş düşmanıma, hayatıma kastetmiş kimselere karşı bile bu delillerle hüküm veremem!” [2]
Mahkemede yalnızca İzmir suikasti
görülmemiş, İttihatçıların devri, o devrin sorumluları ve suikaste karışanlarla
doğrudan bir alakası olmayan muhalif Terakkiperveciler de yargılanmıştır. [3]
Mahkeme tam bir siyasi dava haline bürünmüştür. Mustafa Kemal Abdülhamit’i
darbeyle indiren İttihatçılardan çekinmiştir. Bizzat kendisi de İttihatçı
olduğundan [4] onların neler yapabileceğini en iyi o bilmektedir. Hatta meşhur
bir sözü vardır: “Bir İttihatçı iyi dosttur, iki İttihatçıdan korkulur, üç
İttihatçı için ise iktidarı almaktan başka tatmin yolu yoktur.” [5] Dolayısıyla
kararlar peşinen verilmiştir. [6] Suikast unutulmuş, sorgu ve savunmalar
İttihatçılar üzerinde yoğunlaşmıştır. Cavid Bey, Osmanlı’yı Birinci Dünya
Savaşı’na sokmakla suçlanmıştır. Oysa aynı Cavid Bey, Osmanlı’nın Birinci Dünya
Savaşı’na girmesine karşı olduğu için 5 Kasım 1914 yılında görevinden istifa
etmiştir. [7] Mahkemede kendisini şöyle savunmuştur:
-----------------------------------
+ Hâkim efendiler... bu memlekette, millet mukadderatına vaz-ı yed etmişlerin (dahil olmuşların) içinde harp mesuliyeti olmayan üç kişi varsa bunlardan birisi benim. Bu memleketin, harbin müthiş kâbusu altına girmemesi için üç ay geceli gündüzlü çalıştım, tepindim, uğraştım. Harbin mesuliyetinden bana isabet edecek hiçbir vicdan payı yoktur. Harbe girildiği gün, nasıl girildiğini gördüğümden itibaren, mukavemet ve mücadele kapısı açtım. Harp açanlara; “Mısır’ı alacağız” diyenlere şöyle söyledim: “Mısır’ı alıp da ne yapacaksınız? Bizim elimizde biri Irak, biri Adana olarak iki Mısır var. Bunlar harabe ve virane halde dururken üçüncü Mısır’ı buna katmak için mi harp edeceksiniz?
(...)
Bu memleketin malik olmadığı şey insandır. Harp sahalarında telef olacak yüz binlerce Türk’ü düşünmüyor musunuz? Ve bunların kaybını karşılayacak hangi zafer, hangi muvaffakiyet olabilir? Sualini sordum. Fakat bütün bu suallerim cevapsız kaldı. Karşımdaki adamların vatansızlıklarından değil -haşa- Kuran’a iman ettikleri kadar Almanya’nın zaferine iman ettiklerinden dolayı suallerim cevapsız kaldı. Kalbim parçalanarak arkadaşlarımdan ayrıldım. İstifa ettim. Bu benim için çok ağır bir şeydi. İttihat ve Terakki’nin hemen hemen teşekkülünden beri birlikte çalıştığım insanlardan, Meşrutiyet’in ilanından sonra aynı bayrağın altında en mukaddes fikirleri müdafaa ettiğimiz arkadaşlardan ayrılıyordum.”
Cavid Bey savunmasını yaparken salonda çıt çıkmamıştır. Parlak ve edebi üslubu ile yaşamını anlatmış; Maliye Bakanı olarak aldığı kararları ve gerekçelerini açıklamıştır. Ali Çetinkaya, Cavid Bey’i Kara Kemal ile evinde gizli toplantılar yapmakla suçlanmıştır. Cavid Bey o günlerde kulaktan kulağa yayılan savunmasında kendisini şöyle savunmuştur:
+ O gizli teşkilat tarafından verilen suikast kararında katiyen malumatım yoktur. Bir insanın bir şeyler yaptığını ispat etmesi gerekir. Ben bir şey yapmadığımı nasıl ispat edebilirim? Bütün hayatımda, hiç kimseye karşı -hatta en müthiş düşmanlarıma bile- şiddet kullanmadım. Kullanılmasına da hiçbir zaman razı olmamış, taraftar olmamış bir insanım. Hiçbir hareketimde, hiçbir konuşmamda, hiçbir yazımda şiddet yoktur.
- Kara Kemal ile alakanız nedir?
+ Kara Kemal bir gün tekrar
iktidara gelmeyi ve arkadaşlarını iktidara getirmeyi düşünüyordu. Bendenizin
İstanbul’a gelişinden 5-6 ay önce bu işlere başlamıştı. Bunların hiçbirinde
benim alaka ve irtibatım yoktur. Hiçbir zaman Kemal Bey’i siyaset yapmak ve
muhalefete geçmek için katiyyen teşvik etmedim. En nihayetinde benim kudretim
nedir ki Kemal Bey’i teşvik ve ikna edeyim? Asıl kuvvet, kudret, para,
şirketler, adamlar, Kemal Bey’in elindeydi. Bunlar benden yardım istemezdi, ihtiyacı
da yoktu.
- Kara Kemal, suikast planından
söz açmış mıydı?
+ Hayır. Size bütün mukaddesatım
namına yemin ederim ki bana bu teşebbüsten bahsetmemişlerdir. Hiçbir şeyden
haberdar değilim. Masumum, bigünahım. Hem niçin yapacağım? Siz kendiniz de
kabul edersiniz (Ali Çetinkaya da eski İttihatçılardan olduğu için böyle
söylüyor) ilk gününden itibaren siyasete girmek istemedim. Milletvekili olmak
istemedim.
Ali Çetinkaya, Cavid Bey ile İsmail Canbulat’ın daha önceleri mektuplarında suikasti planladıklarını iddia etmiştir. İki isim de bu iddiayı şiddetle reddetmiştir. Fakat bu mektuplar bir türlü bulunamamıştır. Olayın üzerinden 80 yıl geçtikten sonra bu mektupların bulunması Murat Bardakçı’ya nasip olmuştur. [8] Yazışmalarda suikaste dair hiçbir emare olmadığı seneler sonra anlaşılmıştır.
Cavid Bey’in sorgusu sırasında elinin
cebinde olması Ali Çetinkaya’yı kızdırmış ve kendisine hakarette bulunmasına
neden olmuştur. Ali Bey bununla da yetinmeyip “ben seni şimdi asmam da ne
yaparım!” diyerek tehdit etmiştir. [9] Mahkemenin sonuna gelinmiştir. Cavid
Bey’in sonraları bir hitabet şaheseri olarak nitelendirilecek savunması şöyle
son bulmuştur:
+ Muhterem hakimler... ağır bir cürümle suçlanmış olarak, altmış üç gündür adaletinizin emriyle mevkuf (tutuklu) bulunmaktayım. Hiçbir zevke tutkun değilim. En sıradan zamanlarda bile hayatımın düzeni herkesin malumudur. Böyle şeyler benim hayatımda hiçbir zaman yer almamıştır. Bir partinin başına musallat olan haşarat, yaptıklarının sorumluluğunu hem partilerine hem de millete çektirir. Hayatta kâğıt değil, milyonlarca altın ile oynayan benim gibi bir adamın dahi bugün dikili bir taşı yoktur. Şimdi karar sizin ve yüksek heyetinizindir. Vereceğiniz karar, mesut zamanlarınızda bir soru işareti şeklinde vicdanınızı rahatsız etmesin. Sözlerime inanmış iseniz, pekala. İnanmamış iseniz ne yapayım, mukadderat.
-----------------------------------
Cavid Bey’in sözlerine
inanılmamıştır. Bu parlak savunmanın İstiklal Mahkemesi üzerinde en ufak bir
tesiri bile olmamıştır. Hayatı, ertesi gün darağacında hazin bir şekilde
nihayete ermiştir. İdam cezasını duyduğunda “demek böyle... yazıklar olsun!”
diyebilen Cavid Bey, ip boynuna geçirilirken “zulümdür, bu zulüm! Allah’ın
laneti zalimin üstündedir.” diye bağırmıştır. Cesedi 1950’de yapılan aramalar
sonucunda bulunabilmiştir. Böylelikle Türkiye, ekonomi alanında engin bilgisi
ve tecrübesinden faydalanabileceği bir entelektüeli kaybetmiştir. Cavid Bey,
Lozan Barış Antlaşması’nı imzalayan Türkiye delegelerinden biridir. Osmanlı’nın
son dönemlerinde Liberallerinin sözcülerinden biri olmuştur. [10] İlm-i iktisat
adlı eserinde [11] ekonomiye devletin müdahalesine ve korumacılığa şiddetle
karşı çıkmıştır. [12] İktisat ve istatistik alanında, Avrupa’da meydana gelen
gelişmeleri Osmanlı’ya aktarmıştır. Özel teşebbüsü geliştirip güçlendirmeyi
amaçlayan Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası’nı kurmuştur. [13]
Zamanın Başbakanı İsmet İnönü,
yıllar sonra Cavid Bey ile ilgili şu değerlendirmeyi yapmıştır: “Cavid Bey’in
durumu, İttihat ve Terakki’nin başta gelen şahsiyetlerinden biri olarak
değerlendirilmiştir (tek suçu ittihatçı olması demeye getirmiştir). Ama ben
onun şiddet hareketlerine, suikast teşebbüslerine girecek tabiatta olduğuna
hiçbir zaman ihtimal vermedim.” [14] En radikal Kemalistlerden Falih Rıfkı Atay
da Çankayası’nda Cavid Bey’in suçsuz olduğunu bir vicdan muhasebesi yaparak şu
satırlarla anlatmıştır: “Biz, Cahit ve Cavid’in hiçbir zaman suikastçı
olmayacağını biliyor ve Ankara’ya geldikten sonra da durmadan İsmet Paşa’ya
baskı yapıyorduk. Cavid ve eğer onunla birlikte başka günahsızlar [15] da
varsa, onların ölümden kurtulamamış olmalarına hala vicdanım yanar.” [16]
-----------------------------------
Kaynaklar:
[1] https://www.haksozhaber.net/sari-pasa-kara-cete-ve-kurt-kanunu-6381yy.htm
[2] Uğur Mumcu, Gazi Paşa’ya Suikast, Uğur Mumcu Vakıf Yayınları, İstanbul, 2006, s. 70.
[3]
https://www.youtube.com/watch?v=hGTd7ZQ9KjE&t=394s
[4]
https://www.youtube.com/watch?v=NBc3cF_e2y8&t=11145s
[5] Fethi Okyar, Üç Devirde Bir
Adam, Tercüman Tarih Yayınları, İstanbul, 1980, s. 447.
[6]
https://www.youtube.com/watch?v=NBc3cF_e2y8&t=1956s
[7] Ana Britannica Ansiklopedisi,
1987:412.
[8] https://www.youtube.com/watch?v=NBc3cF_e2y8&t=6617s
[9]
https://www.youtube.com/watch?v=NBc3cF_e2y8&t=1675s
[10] Metin Kunt ve Diğerleri,
Türkiye Tarihi: 3, İstanbul: Cem Yayınevi, 1993, s. 215.
[11]
https://www.youtube.com/watch?v=4dC0oYjXDyU&t=12383s
[12] Mete Tuncay ve Diğerleri, s.
271.
[13] Seyitdanlıoğlu, “Türkiye’de
Liberal düşüncenin doğuşu ve gelişimi”, s. 109.
[14] Vahdettin Engin, Hesaplaşma,
Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 5. baskı, 2011 s. 284.
[15]
https://www.youtube.com/watch?v=PARUD-TNPgY&t=4650s
[16] Falih Rıfkı Atay, Çankaya,
s. 405.
Yorumlar
Yorum Gönder